İdeolojik gerçekliklerin, ideolojik dilin/söylemin/ dünyanın tarihsel gerçeklikler/dil/söylem gibi sunulması, sunulabilmesi, ideolojik gerçekliğin, tarihsel gerçekliğin yerini alması, büyük yanılsamalara, karşıtlıklara ve çatışmalara neden oluyor. İslam dünyası toplumları/ırkçı emperyalizmler yoluyla, medenileştirme, liberalleştirme, sekülerleştirme ve kapitalistleştirme saldırılarına maruz kalmaya başladığı günden bu yana, bu saldırılara karşılık vermek yerine ideolojik dilin baskılarına kapanıyor ve çok pasif bir konformizme kapanma yolunu seçiyor. Sözünü ettiğimiz pasif konformizm bizleri taşralı öykünmeciler ve tarihin pasif nesneleri haline getiriyor. Tarihin pasif nesneleri haline getirildiğimiz için, İslami kimliğimizi tevhidi bir onur ve vakarla temsil edemiyor, nasıl düşüneceğimize, neye ne kadar inanacağımıza kendimiz karar veremiyoruz. İslam dünyası ülkeleri, Müslümanları temsil iddiasındaki cemaatler/partiler/emperyal/küresel iktidarın ''doğruları'' doğrultusunda kendilerini konumlandırıyor. Hangi paradigma, hangi dil, hangi meşruiyet biçimi gündemde ya da moda ise bu moda''lar istikametinde hareket ediyor. Cemaat ya da cemaatler pragmatizmin bütün biçimlerini, fütursuzca kullanabiliyor, hiç bir şekilde sorun çıkarmamak için, her tür iktidarın hizmetine girebiliyor, büyük sürü ile birlikte hareket ediyor. Türkiye''de de örneği görülebileceği üzere, muhafazakar/milliyetçi/romantik/mezhepçi statükonun uyumlu temsilcileri haline gelen cemaat ya da cemaatler, güncel zamanların bütün renklerine bürünebiliyor. Ümmet, bugün maalesef nostaljik bir duygudan başka bir şey değildir. İslam''a özgü bütüncül bakış açılarını, bütüncül ufakları kaybettiğimiz için, bilincin evrenselliğine yabancılaştığımız için, bugün İslam adına ulusal taraftarlıklar, mezhepçi taraftarlıklar sergilenebiliyor. KÜLTÜREL ÖZGÜVENİMİZ YOK! Dünyanın kendileriyle birlikte başlayıp, kendileriyle birlikte sürdüğüne, tarihin kendi etkinlik ve eylemlerinden ibaret bulunduğuna inanan ırkçı Batı yaklaşımı karşısında, Batı''nın etnomerkezci referans kaynakları karşısında, tekelci bir medeniyet yaklaşımı karşısında, ezik ve savunmacı bir dil kullanmaya devam ediyoruz. Etrafımızda cereyan eden, ümmetin hayatiyeti ile doğrudan ilgili olan olayları, Batılılar gibi yorumlamadığımız için, açıkça istiskal edilebiliyoruz. Kültürel özgüvene sahip değiliz. Kültürel özgüvene sahip olmadığımız için, neoliberal dil''le kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Tarih boyunca, kültürel özgüvene sahip olmayan toplumlar, kendi içlerine ve kaderlerine kapandılar. Tarihçi Nigel Cliff''in deyişiyle, ''bir yanardağ gibi püskürerek'' tarihe giren, tarihi etkileyen, dönüştüren, küreselleştiren İslam ve Müslümanlar bugün ne yazık ki, neoliberal-seküler iradenin, dünya görüşünün insaf ve merhametine terkedilmişlerdir. Neoliberal-seküler iradenin hiç bir zaman İslam ve Müslümanlar hakkında insaf ve merhamet sahibi olduğu görülmemiştir. AVRUPAMERKEZCİ MİT''İ AŞMAK Aziz İslam''ı vülgarize eden gelenekçi/görenekçi/ulusalcı/hoşgörücü cemaatler, cemaat çıkarı adına bütün İslami ilkelerden vazgeçerek, tevhidi bilinç bağlamında, Ümmet bilinci bağlamında İslam''ın başına bir mezartaşı dikmişlerdir. Mistik ve mitik bir dille kutsallaştırıldıkları için, her şeyi bildiklerine, gördüklerine inanılan alimlerin/ariflerin, hocaefendilerin/şeyhefendilerin hiçbir şeyi gereği gibi bilemeyeceklerini kendilerine anlatarak, bu zevatı sınırlarının ve sorumluluklarının bilincinde olmaya davet edebilecek bir otoriteden ne yazık ki yoksun bulunuyoruz. Avrupamerkezci mit''i aşmaya, bu mit''i reddetmeye cesaret edemediğimiz için, düşünsel bir devrim üzerinde konumuyoruz, İslami kimliğimizin gereklerini yerine getirmiyoruz Üretken bir akla ve değişim iradesine yabancıyız. İslami cemaatler, akımlar, neoliberal dilin sınırları içerisinde kalarak ''hizmet'' üretmeye çalışıyor. Bu cemaatlerin bir kamusal yüzleri var, bir de özel yüzleri. İslami bünye içerisinde yaşanan utanç verici gelişmelerle, hizipçilik-mezhepçilik-ulusalcılık- teorik îslami bütün arasında uçurumlar var. Çelişkilerimiz her geçen gün daha da çoğalıyor. Bir yanımız şimdi''de, şimdi''nin dayatmaları altında yaşarken, bir diğer yanımız geçmişte yaşıyor. Alışkanlıklarımızı aşarak, daha geniş alanlara açılamıyoruz. LİBERALLEŞTİRİLMİŞ DİN ALGISI Hıristiyan düşünür, Aziz Augustine, güç ve zenginlik için gerçekleştirilen savaşları büyük bir hırsızlık olarak değerlendiriyordu. Bugün, İslam dünyası toplumları modern-seküler-Hıristiyan-kapitalist,-liberal hırsızlar tarafından örgütlü bir biçimde soyuluyor, yağmalanıyor. Moğolların Bağdat''ı Haçlılar''ın Kudüs ve Şam''ı yakıp yıktıkları gibi, günümüzde de medya moğalları zihin ve algı dünyalarımızı paramparça ediyor. Medya moğollarının propoganda ve manipülasyonları yoluyla nesneleştirildiğimiz için bugün birbirimizle çatışıyor, savaşıyoruz. Geçmişte üstünlük kompleksi ve kibir yüzünden büyük düşüşler yaşamıştık, bugün tarihin hızlı ilerleyişi karşısında, zihinsel/düşünsel/kültürel bir atalet/rehavet/meskenet içerisinde yaşıyoruz. Vülgarize edilmiş, sekülerleştirilmiş/liberalleştirilmiş bir din algısı, İslami bünyeyi kötürümleştiriyor ve bunu farketmiyoruz. Modern-seküler-liberal Haçlılar, İslam''ın tarihe egemen olduğu dönemlerde, engin gönüllü, engin görüşlü toplumlar oluşturduğunu, farklı dini unsurlara özerklik tanıdığını, dini özgürlüklere müdahale etmediğini, Müslüman olmayan, farklı dinlerden ehliyet/liyakat sahibi insanlara İslami devleti bünyesinde siyasal roller verdiğini, kimi Yahudilerin İslam devleti bünyesinde dışişleri bakanı, bir piskoposun da büyükelçi olarak görev yaptığını hatırlamak istemiyor., farklılıkları sorun haline getiren zihniyet modern-seküler zamanlara özgü bir zihniyettir. Tarih galiplerin hikayesinden ibaret değildir. Kendi tarihsel hikayemizi gerçek boyutları içerisinde temsil etmek için, İslam''ın bütüncül ufukları içerisinde yer almalıyız.
İdeolojik gerçekliklerin, ideolojik dilin/söylemin/ dünyanın tarihsel gerçeklikler/dil/söylem gibi sunulması, sunulabilmesi, ideolojik gerçekliğin, tarihsel gerçekliğin yerini alması, büyük yanılsamalara, karşıtlıklara ve çatışmalara neden oluyor. İslam dünyası toplumları/ırkçı emperyalizmler yoluyla, medenileştirme, liberalleştirme, sekülerleştirme ve kapitalistleştirme saldırılarına maruz kalmaya başladığı günden bu yana, bu saldırılara karşılık vermek yerine ideolojik dilin baskılarına kapanıyor ve çok pasif bir konformizme kapanma yolunu seçiyor. Sözünü ettiğimiz pasif konformizm bizleri taşralı öykünmeciler ve tarihin pasif nesneleri haline getiriyor. Tarihin pasif nesneleri haline getirildiğimiz için, İslami kimliğimizi tevhidi bir onur ve vakarla temsil edemiyor, nasıl düşüneceğimize, neye ne kadar inanacağımıza kendimiz karar veremiyoruz.
İslam dünyası ülkeleri, Müslümanları temsil iddiasındaki cemaatler/partiler/emperyal/küresel iktidarın ''doğruları'' doğrultusunda kendilerini konumlandırıyor. Hangi paradigma, hangi dil, hangi meşruiyet biçimi gündemde ya da moda ise bu moda''lar istikametinde hareket ediyor. Cemaat ya da cemaatler pragmatizmin bütün biçimlerini, fütursuzca kullanabiliyor, hiç bir şekilde sorun çıkarmamak için, her tür iktidarın hizmetine girebiliyor, büyük sürü ile birlikte hareket ediyor. Türkiye''de de örneği görülebileceği üzere, muhafazakar/milliyetçi/romantik/mezhepçi statükonun uyumlu temsilcileri haline gelen cemaat ya da cemaatler, güncel zamanların bütün renklerine bürünebiliyor.
Ümmet, bugün maalesef nostaljik bir duygudan başka bir şey değildir. İslam''a özgü bütüncül bakış açılarını, bütüncül ufakları kaybettiğimiz için, bilincin evrenselliğine yabancılaştığımız için, bugün İslam adına ulusal taraftarlıklar, mezhepçi taraftarlıklar sergilenebiliyor.
KÜLTÜREL ÖZGÜVENİMİZ YOK!
Dünyanın kendileriyle birlikte başlayıp, kendileriyle birlikte sürdüğüne, tarihin kendi etkinlik ve eylemlerinden ibaret bulunduğuna inanan ırkçı Batı yaklaşımı karşısında, Batı''nın etnomerkezci referans kaynakları karşısında, tekelci bir medeniyet yaklaşımı karşısında, ezik ve savunmacı bir dil kullanmaya devam ediyoruz. Etrafımızda cereyan eden, ümmetin hayatiyeti ile doğrudan ilgili olan olayları, Batılılar gibi yorumlamadığımız için, açıkça istiskal edilebiliyoruz. Kültürel özgüvene sahip değiliz.
Kültürel özgüvene sahip olmadığımız için, neoliberal dil''le kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Tarih boyunca, kültürel özgüvene sahip olmayan toplumlar, kendi içlerine ve kaderlerine kapandılar.
Tarihçi Nigel Cliff''in deyişiyle, ''bir yanardağ gibi püskürerek'' tarihe giren, tarihi etkileyen, dönüştüren, küreselleştiren İslam ve Müslümanlar bugün ne yazık ki, neoliberal-seküler iradenin, dünya görüşünün insaf ve merhametine terkedilmişlerdir. Neoliberal-seküler iradenin hiç bir zaman İslam ve Müslümanlar hakkında insaf ve merhamet sahibi olduğu görülmemiştir.
AVRUPAMERKEZCİ MİT''İ AŞMAK
Aziz İslam''ı vülgarize eden gelenekçi/görenekçi/ulusalcı/hoşgörücü cemaatler, cemaat çıkarı adına bütün İslami ilkelerden vazgeçerek, tevhidi bilinç bağlamında, Ümmet bilinci bağlamında İslam''ın başına bir mezartaşı dikmişlerdir. Mistik ve mitik bir dille kutsallaştırıldıkları için, her şeyi bildiklerine, gördüklerine inanılan alimlerin/ariflerin, hocaefendilerin/şeyhefendilerin hiçbir şeyi gereği gibi bilemeyeceklerini kendilerine anlatarak, bu zevatı sınırlarının ve sorumluluklarının bilincinde olmaya davet edebilecek bir otoriteden ne yazık ki yoksun bulunuyoruz.
Avrupamerkezci mit''i aşmaya, bu mit''i reddetmeye cesaret edemediğimiz için, düşünsel bir devrim üzerinde konumuyoruz, İslami kimliğimizin gereklerini yerine getirmiyoruz Üretken bir akla ve değişim iradesine yabancıyız. İslami cemaatler, akımlar, neoliberal dilin sınırları içerisinde kalarak ''hizmet'' üretmeye çalışıyor. Bu cemaatlerin bir kamusal yüzleri var, bir de özel yüzleri.
İslami bünye içerisinde yaşanan utanç verici gelişmelerle, hizipçilik-mezhepçilik-ulusalcılık- teorik îslami bütün arasında uçurumlar var. Çelişkilerimiz her geçen gün daha da çoğalıyor. Bir yanımız şimdi''de, şimdi''nin dayatmaları altında yaşarken, bir diğer yanımız geçmişte yaşıyor. Alışkanlıklarımızı aşarak, daha geniş alanlara açılamıyoruz.
LİBERALLEŞTİRİLMİŞ DİN ALGISI
Hıristiyan düşünür, Aziz Augustine, güç ve zenginlik için gerçekleştirilen savaşları büyük bir hırsızlık olarak değerlendiriyordu. Bugün, İslam dünyası toplumları modern-seküler-Hıristiyan-kapitalist,-liberal hırsızlar tarafından örgütlü bir biçimde soyuluyor, yağmalanıyor. Moğolların Bağdat''ı Haçlılar''ın Kudüs ve Şam''ı yakıp yıktıkları gibi, günümüzde de medya moğalları zihin ve algı dünyalarımızı paramparça ediyor. Medya moğollarının propoganda ve manipülasyonları yoluyla nesneleştirildiğimiz için bugün birbirimizle çatışıyor, savaşıyoruz. Geçmişte üstünlük kompleksi ve kibir yüzünden büyük düşüşler yaşamıştık, bugün tarihin hızlı ilerleyişi karşısında, zihinsel/düşünsel/kültürel bir atalet/rehavet/meskenet içerisinde yaşıyoruz.
Vülgarize edilmiş, sekülerleştirilmiş/liberalleştirilmiş bir din algısı, İslami bünyeyi kötürümleştiriyor ve bunu farketmiyoruz. Modern-seküler-liberal Haçlılar, İslam''ın tarihe egemen olduğu dönemlerde, engin gönüllü, engin görüşlü toplumlar oluşturduğunu, farklı dini unsurlara özerklik tanıdığını, dini özgürlüklere müdahale etmediğini, Müslüman olmayan, farklı dinlerden ehliyet/liyakat sahibi insanlara İslami devleti bünyesinde siyasal roller verdiğini, kimi Yahudilerin İslam devleti bünyesinde dışişleri bakanı, bir piskoposun da büyükelçi olarak görev yaptığını hatırlamak istemiyor., farklılıkları sorun haline getiren zihniyet modern-seküler zamanlara özgü bir zihniyettir.
Tarih galiplerin hikayesinden ibaret değildir. Kendi tarihsel hikayemizi gerçek boyutları içerisinde temsil etmek için, İslam''ın bütüncül ufukları içerisinde yer almalıyız.
Tarihçi Nigel Cliff''in deyişiyle, ''bir yanardağ gibi püskürerek'' tarihe giren, tarihi etkileyen, dönüştüren, küreselleştiren İslam ve Müslümanlar bugün ne yazık ki, neoliberal-seküler iradenin, dünya görüşünün insaf ve merhametine terkedilmişlerdir. ************* Tekrar tarihin gündemine oturmak için insanlığın ihtiyacı olan şu fikri açarak kişilere servis edilmesi lazım. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. İNSANDAKİ HALLER..(EŞYADAKİ ÖZELLİKLER.) DEN BAZILARI.
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 273007
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.