Prf Dr. Hüseyin Çınar: Bugünü anlayabilmek, ancak geçmişi iyi ve doğru olarak bilmek ve değerlendirmekle mümkün olabilir.

 / KONFERANS

Ankara Gençlik Eğitim Merkezi Derneği ( AGEMDER)  Nisan Ayı konferansında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi  Öğretim Üyesi  Prf. Dr. Hüseyin ÇINAR’ı konuk etti.

TARİH’E NEREDEN BAKIYORUZ Üst başlıklı konferansta konuşan Prof Dr. Hüseyin ÇINAR; Ünlü Tarihçilerin ve düşünülerin sözlerinden kısa alıntılar yaparak ve günümüzde tarihi nasıl okumamız gerektiğine dair temel bilgiler verip tarihin genel tanımı üzerinde durdu. Tarih’in  ‘Geçmişin, yitip gitmesini önlemek için, onu şimdiye çekme çabası’ şeklinde tanımlayan Çınar, Aynı zamanda tarihin;  Geçmişin şimdileştirilmesi, şimdiye çekilerek, saptanması (tespit edilmesi), yorumlanması, yeniden kurgulanması (inşası)... etkinliklerini içerdiğini ifade ettikten sonra aynı zamanda Tarih’in : İnsan topluluklarının geçmişte meydana getirdikleri olayları, birbirleriyle olan ilişkilerini, sosyal ve ekonomik durumlarını,  yer ve zaman göstererek, sebep-sonuç ilişkileri içerisinde, belgelere dayalı olarak, objektif bir biçimde inceleyen sosyal bir bilim olduğunu söyledi.

İbnü’l-Esîr, Tarihi’nde : “İnsan geçmiş olayların sonuna bakarak, karşısında bir ibret dersinin açıklandığını görmüş olur. Böylece insan geçmişe bakarak hangi yolu izleyeceğine dair tecrübe ve bilgisini artırmış olur. Tarih iyi ve kötü yönleri ile tekerrür eden bir dersten ibarettir. Bundan faydalanan bir kimsenin akıl ve idraki güçlenmiş olur” şeklinde açıkladığını ifade etti.

İbn-i Haldun (Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun Hadramî (1332-1406); “Bil ki tarih, önemli, faydaları çok  ve gayeleri yüksek bir ilimdir. Çünkü din ve dünya işlerini sağlam temeller üzerine kurmak isteyen biri, geçmiş toplumların ahlâklarını, peygamberlerin yaşamlarını ve mücadelelerini, hükümdarların yönetim ve siyasetlerini ancak tarih ile bilip örnek alabilir” şeklinde tanımlamıştır. İbn-i Haldun tarihi, felsefenin bir alt dalı olarak saymıştır” dedi.

İbni Haldun’un “Batın ve iç yüzü itibariyle tarih; düşünmek, araştırmak ve olan şeylerin (vakayi’in) sebeplerini bulup ortaya koymaktır, Olan şeylerin ilkeleri incedir, Hadiselerin keyfiyeti ve sebepleri hakkındaki bilgi derindir,  İşte bunun için tarih, asil ve hikmette soylu bir ilimdir” , dediğini dinleyicilerine aktardı.

Ünlü İngiliz tarihçi Edward H. Carr’ın ise tarihi; ““İçinde yaşadığımız toplum hakkında ne düşündüğümüz sorusuna verilecek cevaptır.” diyerek tarihin, dün ile bugün/güncel arasında her an iletişim içinde olduğunu ifade ettiğini belirtti.

Ali Şeriati’ye göre tarih’in “Hak sınıfı ile batıl sınıf arasındaki mücadeledir. Tarih boyunca bu iki sınıf birbirleriyle mücadele halindedir. Bu mücadele, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’den başlayıp günümüze kadar devam etmektedir.”

F. Braudel de tarihi, “geçmişin incelenmesi yoluyla şimdinin bilinmesi” şeklinde tanımladığını söyledi.

Meşhur müfessir Elmalılı Hamdi  Yazır tarih ile ilgili olarak şu noktaya dikkat çekmektedir: “İnsanlar daha ziyade ileriyi görsün diye gözleri öne nazır/bakar olarak yaratılmışlardır. Boyunları ise, ihtiyaç olduğunda öndeki gözleri arkaya çevirip baktırabilecek hareketli bir mihver halindedir. Bir istikbal yolcusu için bu yaratılış şeklinin büyük bir uyarıcı önemi vardır.” şeklinde konuştu.

Bütün bu tanım ve yorumlardan yola çıkarak;

—  Geçmişte meydana gelen olayları; zaman ve yer göstererek anlatan bilim dalına “Tarih” denir.

—  Tarih, bir milletin kökü mesabesindedir.

—  Köksüz bir ağaç yaşayamayacağı gibi, mazisini/geçmişini unutmuş bir millet de yaşayamaz.

—  Bugünü anlayabilmek, ancak geçmişi iyi ve doğru olarak bilmek ve değerlendirmekle mümkün olabilir.

—  Mazi, hal ve istikbal; zamanın üç boyutudur.

—  Mazide meydana gelen olaylar, genelde halde /yaşanan zamanda ve istikbalde /gelecekte tekrar yaşanır.

—  İsimler, resimler ve bazı görünümler değişse bile, olay ana hatlarıyla yeniden sahnelenir ve “Tarih, tekerrür etti” şeklinde konuşan, Prof  Dr. Hüseyin Çınar ; İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif, bu gerçeğe şöyle işaret ettiğini söyledi:

       “Geçmişten adam hisse koparmış, ne masal şey.

       Beş bin senelik kıssa yarım hissemi verdi?

       Tarihi, “tekerrür” diye tarif ediyorlar.

       Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

Şiirinden hareketle şu yorumlarda bulundu:

—  Geçmişte yaşanan olaylarda,  günümüzde yaşanan olayların izleri,  özleri vardır.

—  İnsan, tarihin ibretli sayfalarını gözden geçirirken, kâh bu zamandan o günlere gider,

—  “bugün düne ne kadar benziyor” veya o zamandan günümüze gelir,

—  “dün bugüne ne kadar benziyor” diye öykünür.

—  Hedef itibariyle insan, geleceğe gözünü diker.

—  Fakat geçmişe bakmadan geleceğe yön vermek, istikbale ilerlemek de mümkün değildir.

—  Bugünü anlamak için dünü iyi bilmek gerekir.

İslam’ın Tarih Yorumu ve Anlayışı

Kur’an-ı Kerim’in neredeyse yarısının  geçmiş milletlerin kıssalarını anlattığını belirten Hüseyin Çınar, Kuranı Kerim’den Şu Örnekleri Sıralarıdı:

—  “Onların kıssalarında akıl sahipleri için bir ibret vardır.” (Yusuf, 12/11) ayeti bu kıssaların zikrediliş hikmetini ortaya koyar.

—  “De ki! Yeryüzünde gezip dolaşın da suçluların sonu nasıl olmuştur görün (ibret alın)”(Neml, 27/69).

—  Yeryüzünde gezip, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Onlar, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakabilecek yoktur. Şüphesiz O bilendir, Kadir olandır.”  (Fatır, 35/44) 

Geçmiş milletlerin helakiyle ilgili olan şu ayetlere bakmamız gerektiğini ifade ederek şöyle devam etti:

—  “İşte her birinin günahı sebebiyle yakaladık, onların bir kısmının üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç bir çığlık aldı(batırıp yok etti) kimini yere batırdık, kimini de (suda) boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.” (Ankebut,29/40. )

v  Âl-i İmran Suresi,  Ayet: 137-138. “Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Y eryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. (İşte Kur’ân-ı Kerim’de olan) Bu kıssalar (vak’alar), bütün insanlar için hak sözü açıklamadır ve Allah’dan korkanlar için de bir öğüttür.”

v  Yukarıdaki ayette de belirtildiği üzere daha önce yaşamış toplulukların başına gelenlere atıf yapılmakta ve onların başlarına gelenlerden ibret alınması tavsiye edilmektedir.

v  Yukarıdaki ayette de belirtildiği üzere;

v  Lut kavmi taş yağmuruna tutuldu.

v  Hz. Şuayb ile Hz. Salih’in kavmi korkunç bir çığlık ile helak edildi.

v  Karun ve beraberindekiler yere batırıldı.

v  Firavun ve kavmi suda boğuldu.

v  Afet ve musibetler her topluma ayrı nitelikte geldiği gibi bir topluma da ayrı zamanlarda gelebilir.

v  Tarih, gerek Kur’an’da anlatılan örnek kıssalarla, gerekse tarih kitaplarında zikredilen olaylarla baştan sona ibretler mecmuasıdır.

—  Bir milleti çökerten veya yükselten şeyler, tarih boyunca genelde benzer şeylerdir. Kıssalarda anlatılan insan ve toplum tiplerinin şüphesiz ki çok sayıda benzerleri vardır, fakat Kur’an, salt tarihî kıssalar manzumesi değildir…Kur’an, olumlu ve olumsuz şahsiyet ve toplum tiplerinden örnekler sunarak, insanları belli bir hedef doğrultusunda eğiterek, insanlara metodolojik bir “tarih bilinci” kazandırır.

—  Bu bağlamda Kur’an, Hz. Nuh, Hz. Lut, Hz. Salih, Hz. Musa, Hz. İbrahim gibi şahsiyet abidelerine karşılık; Firavun, Nemrud, Belam, Karun gibi olumsuz tipler ve bunların davranışları üzerinde durur.

—   Bir anlamda kıssalarda, iyinin ve kötünün modelleri ortaya konularak fazilete, ahlakî olgunluğa teşvik, kötülüklerden/ yanlışlıklardan sakındırma amacı güdülmüştür.

—  Kıssalar, insanları ve toplumları mutluluğa ve hidayete eriştirecek ilahî kuralları ve ilkeleri sunmakta titizlik gösterir; olayları, hadiseleri tarihin akışı içinde aktarır.

—  Kıssalar, tarih ummanında yüzmekte olan araştırıcıya istikamet konusunda “pusula” görevi yapar.

—  Kuran’ın ekseninde insan vardır.

—  Çeşitli hareketleri ve davranışları bakımından insana seslenir.

—  Bu bağlamda İslam’ın ve onun temel kaynağı olan Kur’an’ın amacı, yeryüzünde “temiz ve örnek birey” , “temiz ve örnek bir toplum” yetiştirerek insanın ve insan topluluklarının dünya ve ahiret huzurunu temin etmektir.

TARİHİN FAYDALARI VE KAZANDIRDIĞI TECRÜBE

Tarih Hükümdarların Deneyim Alanı olduğu belirten Çınar; İslam tarihçilerinin tarihe, aynı zamanda, hükümdarların deneyim alanı olarak baktıklarını, bundan dolayı da tarihi, devlet yöneticilerinin ilgilenmesi gereken seçkin bir ilim dalı olarak kabul ettiklerini söyledi.

İbnü'I-Esir’in, "Padişahlar ve hükümdarlar ile halkı idare edenler, yani emir ve nehiy sahibi kimseler, tarih kitaplarını okuduklarında, geçmişte buyruk sahibi kimselerin toplumlarını nasıl idare ettiklerini; iyiliklerini, zulüm ve düşmanlıklarını öğrenecek olurlarsa, halkın insanları nasıl helake sürükleyen, memleketleri nasıl harabeye çeviren o zalimler hakkındaki düşünce ve sözlerinin, sene ve asırlar geçse de sürüp gideceğini öğrenmiş., böylece kendilerini de geçmişteki halef ve selefleri gibi, ağızlara düşmemeye dikkat etmeleri sonucuna varmış olurlar” dediğini belirtti.

Tarih İnsanın Kendini Gerçekleştirdiği Alandır

İnsanın ne olduğu; doğası, yetenekleri, gücünün sınırı, yetileri, varlık amacı, tutkuları vb haller ve hususların tamamı 'dünün bilgisi'ne başvurulmadan anlaşılamayacağını,"Bugünde" yaşayan insan, dünün ürünü olup oradan edindikleri ile bugününü görür, yarınını yaşadığını; adını, ailesini, çevresini, işini, dostlarını, bilgisini, düşmanlarını hatta arkadaşlarını, hep dünün bilgisi ile bilip veya tanıdığını söyleyen Prof Dr. Hüseyin Çınar; Hafızasını yitiren insanların kendilerini bir boşluk içerisinde hissetmelerinin nedeninin, dünün bilgisini yitirmiş olmaları ve başta adları olmak üzere, kendi dününde var olan her şeyden yoksun kalmış olmalarından kaynaklandığını belirtti.

Tarihin Konusu ve Öğrenilmesindeki Fayda

İbnü'l-Cevzî’nin ;  “kişinin hayata tutunmasını sağlayan yegane şey’in tarih bilgisidir. Kişi bu tarihi bilgiye ulaşmak için hayatta kalmayı arzular” dediğini, İbn Funduk’un; “Göz güzel şeyler görmek istediği gibi, kulak da güzel şeyler duymak ister. Kulağa duymak istediği güzel şeyleri ancak tarih sağlayabilir. Onun için tarih faydalı bir ilim dalıdır.” Diye iafede ettiğini, O’na göre tarihin “insana hayatını idame ettirdiği andan, Adem (as) dönemine kadar yaşamış olan insanların tamamı ile istişare etme imkanı sağladığını” belirterek, İbn Haldun’un ise; "suyun suya benzemesinden daha çok geçmiş, gelecek ve hâle benzer” değini ifade etti.

Tarihte Empati Yöntemi

Prof Dr. Hüseyin Çınar; İslam tarihçilerinin tarihi hadiselerin kahramanlarının insan olduğunu söylediklerini; kin, nefret, hırs, aşk, arzu, açgözlülük vb. nitelikleri ile tarihin her evresinde aynı olduğu ve değişmediği anlayışından hareket ettiklerini belirtti. Ayrıca; Tarihi yapanın da yazanın da insan olduğu hakikatini dikkate almamız gerektiğini, hem batılı hem de doğulu tarihçiler tarafından sıklıkla gündeme getirildiğini ifade etti.

Tarih Şuuru

Günümüz insanına en gerekli şeylerden birisinin , tarih şuuru olduğunu ifade eden Hüseyin Çınar , şu satırların altını çizdi:

Tarih şuuru; “tarihin akışı içinde belli bir görüş sahibi olmak” demektir. Milli tarih şuuru; “millete ait tarihin, basit olaylar yığınından ibaret değil de bugünkü kaderi çizen anlamlı bir zincirin halkaları halinde anlaşılması” demektir.

Bir başka anlamda; “bir milletin geçmişte sağladığı başarılardan veya yenilgilerden çıkardığı ders ve kaidelerle yeni hayatında çağdaş sentezlere, yeni başarılara erişmesi ve milli meselelerde hatalardan korunması” diye de yorumlanabilir. Yani kökü mazide, âti olmak demektir. Tarih, Masal değildir!

Bir milletin kültürünü kontrol etmek, o milletin dilini kontrol etmekle; bir milleti imha ise nesilleri mazisinden, tarihinden, bilhassa milli ve manevi değerlerinden koparmakla mümkündür. Tarih, insanoğlunun biyografisi, hayat hikâyesidir.  Tarih, masal değildir.

Meydana gelen olayları bir hikâye üslubu ile anlatmaz, olayların sosyal, ekonomik ve psikolojik yanlarını ele alıp, sebep ve sonuçları değerlendirir. Dolayısıyla tarihi daha sonraki nesillere aktarırken insanların akidelerini, inançlarını, sosyal hayatlarını, yönetim biçimlerini göz önünde bulundurmak gerekir. Bunlar yapılırsa ibret alınan bir ilim dalı olan tarihin bir değeri olur.  Aksi takdirde sadece masaldan ibret kalır.”

Nedir Öyleyse Tarih?

Prof Dr. Hüseyin Çınar; Tarih’in:  “İnsanlığın topyekûn tecrübesi,  ibretler hazinesi,  milletlerin hafızası,  neticeleri sebeplere bağlayan ilim,  vesikalar vasıtasıyla maziyi te’sis tecrübe, insan topluluklarının hayatlarını, kültür ve medeniyet sahasında yapmış oldukları ilerlemeleri zaman ve mekân göstererek ve doğru olarak inceleyen ve nakleden bir ilim “olduğunu belirtti.

Bir Tarihçide Bulunması Gereken Özellikler:

Tarihçi’nin veri kullanımında seçici olmaması gerektiğini söyleyen Hüseyin Çınar;  Tarihçi’nin veriyi ideolojik amaçlar için kullanmamasını,  donanımlı, tarafsız, doğru sözlü ve  işlediği konuya hakim , ayrıca; bilim diline sahip olması gerektiğini ifade etti

Günümüzde Tarihe Yaklaşımlar

Özgür olmayan toplumlarda tarih resmi ideolojinin ana çerçevesinin bir parçası; Özgür toplumlarda  ise tarih, toplumun fikri mirasının eğitici olduğu kadar kültürel olarak da zenginleştirici olan bir parçası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hüseyin ÇINAR, ders çıkarmak için tarihe başvurmak hususundaki yaygın alışkanlığa rağmen, tarih’in  bir davranış reçetesi olmadığını , özgür toplumlarda her zaman  tarih tartışmasının olduğunu, çünkü eleştiriye kulak asmayan, ama karşı çıkılması gereken determinist teorileri bulunan tarihçilerin  her zaman mevcut olduğunu ifade etti

Bir doktrine teslim olmayan ve tarih yazımını bir propaganda aracı olarak değil de ciddi bir akademik iş olarak görmeye devam eden tarihçiler varolduğu sürece, tarih tartışması da varlığını sürdüreceğini belirten Hüseyin Çınar; tarihin başka hiçbir döneminde, günümüzde olduğu kadar tarih hakkında bu kadar çok kitap yayınlanmış ve okunmuş olmadığını söyledi.  Tarih’in  öyle masum bir tüketim malı da değildir diyen Çınar, şöyle devam etti:

“Tarih ideolojik çatışmanın cephaneliğindeki bir silah olarak, siyasi ve iktisadi tutumların  oluşumundaki büyük bir etken olarak görülmektedir.  Bundan dolayı tarih , iyiden veya kötüden yana etkili bir güçtür. Onun eğitimdeki rolü – özellikle özgürlüğe değer verenlerce- daha dikkatli düşünülmelidir. Okullarda ve üniversitelerde  öğretilen şekliyle tarihin, inanç ve tutumların oluşumuna katkıda bulunduğuna şüphe yoktur. Yetişkinlerin halihazırdaki siyasi ve iktisadi inançları  bir dereceye kadar geçmişteki siyasi ve iktisadi tecrübenin  yani tarihin bilgisine dayanır. Aynı zamanda yetişkinlerin şimdiki inançları da onların geçmişi yorumlama tarzını etkiler. Tarih kanaatleri şekillendirir, bu kanaatler de karşılıklı olarak birbirini takviye eden süreç içinde geçmişe bir kalıp dayatırlar.  Bu da beraberinde kısır döngüye dönüşebilir. “ diyerek konferans sona erdi.

22.04.2017    

 Okunma Sayısı : 2391         23 Nisan 2017

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 997691

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.